İYİKİ DOĞDUN BEBEK
Gerçi bu dünyaya gelen her insanı büyük sıkıntılar, zorluklar ve huzursuzluklar beklese de sen yine de iyi ki doğdun. Biz ailece hep senin doğumunu bekledik, hele annen “benim oğlumun, (Gökhan’ım)”erkek kardeşi yoktur, ben Allah’ın izniyle oğluma bir erkek kardeş doğuracağım” hayallerini boşa çıkarmadın. Doğumunla ailede bir koşuşturma başladı ki sorma gitsin, önce anne ve bebeğin sağlık durumu, sonra kız mı erkek mi merakı, meraklıları hayli heyecanlandırdı. Tabi ki önce bu planı hazırlayanlar tarafından… Annenin hamileliğinin ilk aylarında endişelenmiştim; bu yaştan sonra ne yapacaktık nasıl büyütülür, nasıl yetiştirilir kaygıları hâsıl olmuştu. Ancak doğduktan sonra daha önce hakkında varmış olduğum fikirlerin bir önyargıdan ve olumsuz düşüncelerden ibaret olduğunu anladım.
Meğer sen ne tatlıymışsın bebek, daha doğar doğmaz evin maskotu, neşe kaynağı oluverdin. Doğumunla ailemize büyük bir mutluluk bürüdü, kendinle birlikte evimize mutluluk da doğdu, bizlere neşe ve sevinç getirdin. Sonra ismi ne olsun arayışları; meğer Gülcü yengen ile Annen benim gıyabımda bir hocaya giderek yıldızlamaya baktırmışlar, kız mı erkek mi diye. Hocada “ Oğlun olacak olursa adını İlhami koyun “ diye talimatta bulunmuş. Bu kez en küçük ablan Ceydanur hanımefendi, “hayır efendim benim kardeşimin ismi Yusuf olsun diye” tutturdu. Hani Samanyolu TV’ de yayını yapılan “Yusuf Yüzlüm” dizi var ya? Çocuk işte ondan etkilenmişti galiba, eh ne yapalım bizde her ikisini de kırmadan ismini 21.01.2005 tarihi itibariyle“Yusuf İlhami” olarak nüfusa kaydını yaptırdık. Olsun her iki isim de Allahın indinde en makbul isimlerdendir. İnan ki isminde kendin gibi güzel oldu, Allah bahtını da güzel kılsın bebek. Birde annenin hamileliğine en çok karşı çıkan ablaların ve abin bu kez seni paylaşamıyorlar herkes sana bakmak sana dokunmak için âdete yarışıyorlar…
Sen doğduğunda; Türkiye Avrupa Birliğine üye olma girişimlerinde bulunarak müzakerelerin başlaması için 17 Ekim 2005 tarihine gün almış oldu. Ancak bunun yanı sıra ülkemizi bölüp parçalamak için yıllardır uğraş veren Türk düşmanları tarihin her döneminde olduğu gibi bugünlerde de boş durmuyordu, içimizdeki hainleri de yanlarına alarak hemen yanı başımızda yani Kuzey Irak’ ta bir Kürt devletinin temelleri atılıverdi. Bu formülün Yakın zamanda ülkemizde de uygulanmak için hamlelerde bulunulacağı kaçınılmaz gibi görünüyor. Yine bu sıralar Türkiye’nin AB ne girme girişimlerini fırsat bilip daha şimdiden isteklerini sıralamaya başladılar bile.
Örneğin; Sözde ermeni soykırımının kabul edilmesi, Rum yönetiminin “ Kıbrıs Cumhuriyeti” adıyla tanınması, Kıbrıs’ta konuçlandırılan Türk Askerinin çekilmesi, Heybeli Ada ruhban okulunun açılması, Fener Rum Patrikhanesi’ ne ekümenik sıfatı verilmesi, Terörist başı Abdullah Öcalan’ ın yeniden yargılanması, TSK’ nın etkisinin azaltılması, askerliğin kaldırılmasının istenmesi, Yabancılara toprak satışının serbest bırakılmasının istenmesi, gibi bize yığınla ev ödevi verildi. Biz her ödevimizi yapıp götürdüğümüzde akabinde yeni yeni ödevler verilmeye başlandı, bunun hiç arkası önü kesilmedi halen bu ödevlerin verilmesine devam edilmektedir. Türkiye’nin Avrupa Birliğine girme hayalleri bundan kırk yıl önce başlamış halen aynı hayallerle yaşıyoruz, ancak AB bizi üye etme, içine alma gibi bir niyeti yoktur. Habire Türk Milletinden fedakârlıklar istenmiş; hatta en kutsal saydığımız toprağımızdan, örf ve adetlerimizden, dini inançlarımızdan taviz vermemiz istenmiş ve bu hususta da bir nebzede olsa başarılı oldular galiba…
Bu kadar karamsal olmama bakma sen, ben yinede fazla ihtimal vermiyorum ama inşallah sen bu yazıyı okuduğunda ülkemiz AB’ ne üye olmuş; Kaliteli, nitelikli elamanları çok, işsizi az, Milli geliri ve döviz girdileri yüksek, Enflasyonu düşük, parası değerli, bir ülke de yaşamını sürdürüyor olursun, Sen yinede iyi ki doğdun bebek…31.01.2005(21.01.2005)
Mükerrem ALADAĞ