ACEMİ AŞÇIBAŞI
Aşçı başı yemek yapmaya başlamadan önce yapacağı yemeğin türüne göre malzemeleri temin etmek zorundadır. Örneğin Patlıcan Kebap için patlıcan ve kıyma, mantı yapacaksa hamur, kıyma ve yoğurt gibi temel malzemelerin önceden hazırlanması gerekir. Yemeklerin daha leziz olması her yemeğin temel malzemelerinin pişirilecek yemek için kullanılması ile mümkün olunabileceği, aksi halde yemeğin adı ne olursa olsun yiyenleri mutlaka hastanelik edeceği, belki de birçoğunun yoğun bakımlarda tedavi altına alınacağı kaçınılmazdır.
11–13 Mart 2005 tarihleri arasında ilçemizde düzenlenen “Sarıkamış Kar Festivali” Kars Valiliği, Sarıkamış Kaymakamlığı ve Sarıkamış Belediye Başkanlığı ile Kar-Sar-Tur A.Ş ‘ nin organizatörlüğünde hayata geçirilmiştir. Kar Festivali için hazırlanan programda aşçı başı rolünü yüklenen Kar-Sar Genel Md. Sn. Sacit ÖZBEY’ in hazırlayıp Sayın Valimiz başta olmak üzere diğer mülki idare amirlerince de kabul gören bu program, acemi aşçı başının hazırlamış olduğu karma yemeğe benzediği kanaatindeyim.
Şöyle ki; adına yakışır Kar Festivalinde elbette ilçemizin bağrından çıkan Türkiye ve Dünya birinciliklerine imza atan kayakçılarımızın davet edilişi bizleri onurlandırmıştır. Bunların yanı sıra ülkemizi dünyada temsil eden birçok altın madalya sahibi, başta başpehlivanımız Sayın Ahmet TAŞÇI ve arkadaşlarının da teşrifleri ile festivalin amacına uygun olmasa da bu organizasyona ayrı bir renk katmıştır. Gönül isterdi ki bu pehlivanlarımızı ilerisinde yapılacak olan çim kayak festivallerinde veya bölgeler arası düzenlenecek güreş müsabakalarında ağırlayalım.
Okuyucularımızın affına sığınarak sormak istiyorum; atlarla itlerin bu festivaldeki rollerini anlamış değiliz. Festivale davet edilen ve belki de onlarca ücret ödenen mankenin yöremizin giysilerini sergileyeceği anons edildiğinde, meraklı bakışlar arasında gelen mankenlik rolünü yüklenen hanımefendinin üzerindekiler; Uludağ’da, Erciyes’te hatta Davos’ ta kayak yapan para babalarının giysilerinden pek farklı olmadığı gözden kaçmıyordu. Sormak istiyorum; nerede kaldı bizim yöresel giysilerimiz? Lütfen bir bilen varsa beri gelsin.
Denilebilir ki efendim at bizim yöremizde bir binek hayvanı olduğu gibi aynı zamanda da geçim kaynağımızdır. Doğrudur, ancak bunları orada sergilemenin amaç ve gayesi anlaşılır gibi değil, peki biz bunları ne zaman ve nerede sergilememiz gerekir soracak olanlara; atların, ata sporumuz olan cirit müsabakalarında, itlerin de Kangal cinslilerinin bulunduğu Sivas İlimizde sergilenmesi amacına uygun olacaktır.
Bizim, zaten dünyaca ünlü olan kangal köpekleri ile Kayseri sucuğunun tanıtımını yapmak üzerimize düşen bir vazife olmaması gerekir diye düşünüyorum, bunun yerine bölgemizde üretilen ve ülkemizin dört bir yanında pazarlanan meşhur Kars kaşarını, bin bir çeşit çiçeklerin bulunduğu doğamızdan elde edilen hakiki Kars balını, tereyağını, çeçil peynirini, kaz etini ve Kars kaymağının misafirlerimize tattırılması daha anlamlı olacağı kanısındayım.
Organizasyon eksikti demekle aşçıbaşına iltifat etmiş oluruz. Organizasyon tamamen bir hüsran, bahtsızlık, şansızlık ve sıfırdı demek, izleyenleri, Sarıkamışlıları ve sevenlerini düş kırıklığına uğrattı demek, tüm Sarıkamışlıları kamuoyu önünde rezil rüsva etti demek daha doğru olacaktır.
Kars Vali Yardımcımız Sayın Muammer BALCI beyefendi bir konuşmasında yaptıklarımızı ve yapacaklarımızın “ nedenlerini ve niçinlerini, ” araştırmamız, bir şekilde kendi kendimizi sorgulamamız gerektiğini anlatıyordu. Bende vali yardımcımızın ilkelerine istinaden başlıklar altında açıklamaya çalışacağım.
Neden; protokolle seyirciler arasındaki mesafe bir şeritle ayrılmadığından pehlivanlarla halkın iç içe girdiğini, seyircilerin neredeyse protokol da bulunanları ezmesinden, bütün bunlara tahammül edemeyip yerinden hiddetle kalkan vali yardımcımız Sn. Muammer BALCI’ nın oradaki görevlilerden birini azarlamasından, atların Cıbıltepeye doğru (Sınowbord gösterisi yapmaya) koşturulurken, kızak gösterisi için getirilen 7–10 yaş gurubu çocukların atların altında ezileceği endişesi izleyenlerin yüreklerini ağzına getirdiğinden, Kayseri sucuğunun reklâmını yapmak için ekmek arası yapılan ocak başında vatandaşlar arasında arbede yaşanmasından bahsetmeyeceğim.
Ancak; kutlama mahallinde sadece bir adet mikrofonun bulunmasını, yapılması gereken anons, duyuru, uyarı, Kırkpınar Baş Cazgırı Şükrü KAYABAŞI’ beyefendinin mizah havası içerisinde aynı zamanda izleyenlere ders verircesine döktürdüğü her biri altın harflerle yazılması gereken cümleleri, Kars doğumlu hemşerimiz Devlet sanatçısı Armağan ELÇİ hanımefendinin yöremiz türkülerini o nezih sesiyle seslendirmesi gibi tüm iş ve işlemlerin sadece tek bir mikrofonla yapıldığını, söz konusu mikrofonun kablosunun yaklaşık iki metreden fazla uzayamaması sebebiyle ses sanatçısının protokol önüne kadar gidemeyip halkın içerisinde kaldığını, özellikle yöremize özgü şarkı ve türkülerin kimin tarafından icra edildiği anlaşılmadığı, sanatçının sesinin halkın sesi ile bütünleşip sarıçam ağaçlarının arasından yankılandığını dile getirmeden de geçemeyeceğim. Bütün bunları nasıl ifade edebiliriz Allah aşkına.
Daha önceden Kar Festivali nedeniyle davetlilerin ve halkın ücretsiz kayak yapacağı duyurulmuş olup, davete icabet eden halk ve misafirlerde ona göre tören alanının yapıldığı Cıbıltepe Kayak Merkezine iştirak etmişlerdi. Törenin bitimine müteakip yani saat 12.00 sularında fırsatı ganimet bilerek, teleksi görevlilerine talimat verilip kayak yapmak isteyen vatandaşlardan ücret istenmesi ücret ödemeye müsait olmayan yâda ödeyemeyen vatandaşların teleksiye bindirilmemesine müsaade edilmemesi münasebetsizliğin bir örneği değil de nedir? Hazırlıksız yakalanan birçok insan büyük bir mahcubiyet içerisinde kayak merkezinden ayrılırken hakkımızda nasıl düşündüklerini tahmin etmek çok da zor olmaması gerek. Belki konumuz değil ancak hazır söz kayaktan, kayak merkezlerinden açılmışken bir hususa daha değinmekte yarar görüyorum. Sarıkamış’ın değil ülkemizde, dünyanın sayılı tatil merkezleri arasına girmesini istemeyen hiçbir Sarıkamışlı olmadığı gibi bu yönde konuya vakıf tüm kesimlerin uğraş verdiği de bir gerçektir. Bizler zaman zaman Uludağ, Erciyes, Kartalkaya, Palandöken vb. kayak merkezleriyle yarıştığımızı hatta onlardan birçok hususlarda daha da ileride olduğumuzu iddia etmekteyiz.
Peki; yanı başımızda Erzurum kayak merkezinde 9 Km lik telesiyej çıkışı gondol ile 1.500.000.-Tl iken, bizim 6 Km lik telesiyej çıkışı neden 7.000.000.-Tl olduğunu, Ülkemizde faaliyet gösteren tüm kayak merkezlerinde Günlük, Haftalık, Aylık ve Sezonluk kart satışları uygulandığı halde, neden sadece bizde yıllık kart satışları uygulanarak buraya bir haftalık, on beş günlük veya bir ay gibi süreler içerisinde kayak yapmak isteyen kişilerin gelmesi engellendiğini Sarıkamışlı bir vatandaş olarak sormak istiyorum.
Demek ki Alplerden sonra dünyanın en iyi kar kalitesine sahip olmamız veya bir tek ÇamKar otelinin gayretleri ve fedakârlıklarının yeterli olmadığını, yanı sıra mekanik tesislerin daha ucuz ve cazip hale getirilmesi kaçınılmaz olduğunu, hal böyle olunca sadece çok parası olan değil orta direk olarak tabir edilen vatandaşlarımızın da kayak sporu yapma imkânı bulabilecekleri, dolaysıyla Kar-Sar-Tur’ un daha fazla kar elde edeceği kanaati hâsıl olmuştur. Çünkü teleskilerden sadece birkaçı değil her seferinde tamamı dolu çıkacaktır buda bizim sürümden kar etmemize vesile olacaktır.
Pistiyle, mekanik tesisiyle ve de doğa güzelliğiyle dünyanın sayılı kayak merkezleri arasında yerini alan böylesi bir müessesenin başında oturanlar daha çok fikir üretmeleri gerekliliği içerisinde olmaları, eğer kapasiteleri buna müsait değillerse hiç olmazsa yakın çevremizde bu işi yapanlardan örnek almaları, madem faturayı birlikte ödeyeceksek Sarıkamış için bir şeyler yapmaya çalışan Sarıkamış sevdalılarının da dilek ve temennilerini kayda değer bulmaları, sadece kendi bildiklerini okumamalıları temennimizdir.
Bu tablo şimdiye kadar yapmış olduğumuz festivallerden bir ders almadığımızın bir göstergesidir. Bundan sonra yapılacak olan böylesi organizasyonlarda organizatörlerin ehil kişilerden oluşturulması ve bu tür faaliyetlerin bir ekip işi olduğunu hatırlatmakta beis görmüyorum.
Sürçü lisan eyledikse affola. 22.05.2005